Bu COVID belası gelmeseydi, Nisan ayında Barcelona’ya gidecektim. Her şey hazırdı, ama mart başında gelen yasaklar sebebiyle evlere tıkıldık kaldık..
Lütfen yanlış anlamayın, insanlar COVID sebebiyle işsiz kaldı, yakınlarını kaybetti. Bunları kendi dertlerimle kıyaslayacak değilim. Ancak burada bir seyahat blogu tutuyorum ve Mart ayından beri seyahat edemiyorum, bırakın biraz içimi dökeyim…
Benim yıllık seyahat planım aslında bellidir, kendime bir önceki yılın sonunda yeni yılda gideceğim ülkeler in bir takvim çıkarırım ve zorunlu haller dışında o takvimi bitirmiş olurum yıl sonunda. Bu yıl da her şey güzel başlamıştı, yılın başındaki seyahatlerimde sorun yaşamadım ancak Şubat başı gibi COVID söylemleri yayılmaya başladığı için işin ciddiyeti belli olana kadar seyahat etmeyeyim diye düşündüm ancak işin bu boyutlara varacağını kestiremedim ve Mart ayında sınırlar kapandı ve sokağa çıkma yasakları geldi.
Mart ayında yapacağım yurtiçi geziden sonra Barselona’ya gitmeyi planlıyorduk birkaç arkadaşla birlikte.
Ben Barselona’ya hep bahar ayarında gitmeyi tercih ettim, aslında ilk seyahatimde bahar ayında şehrin o kadar güzel olacağını bilmeden çıkıştım yola, daha sonra yaptığım okumalarda da havanın güzelliği, ilkbahar coşkusu, taze yemekler, yaza hazırlanan mekanlar, sokakların güzeliği derken, şehir beni öyle bi içine aldı ki, hem Barselona’ın hem de Barselona baharının hayranı oldum.
Neden bahar?
Bahar iklimi Barcelona için aşırı uygun, hele benim gibi yapış yapış sıcak sevmiyorsanız, arada yağmur yağıyor, akşamları serin, gündüzleri bunaltmıyor, yani tam bana göre.
Dediğim gibi şehir de yaza hazırlandığı için dükkanlar, cafeler, barlar canlı, açık havada olanlar özellikle benim favorilerim.
Yaz turisti kalabalığı yok, yani Barselona hep kalabalık ama baharda daha az kalabalık, bana güvenebilirsiniz bu konuda. Çünkü yaz aylarında da Barselona’da bulundum ve aradaki farkı gördüm. Yani İspanya’nın en çok yürünen caddesi olan La Rambla’nın kalabalığını ne ben söyleyeyim ne siz sorun o yaz aylarında.
Özellikle akşam çökünce o gotik ve modern kent, Gaudi’nin yapıları ile bayağı mistik bir hal alıyor. Kesinlikle gidilip görülmesi gerekiyor. (Gittiğim her yer için gidin görün diyor olabilirim, mazur görün.)
COVID belası olmasaydı, Barselona’da bahar tatili yapacaktım, tatlı tatlı. Ama kısmet. Kısmet değil pandemi aslında. Ama işte dilimiz alışmış kısmete.
Barselona’da Gidilecek Yerler
Mesela 23 Nisan’da La Diada de San Jordi var! Sevgililer Günü, bunu kaçırdığım için üzgünüm. Ama sadece gül verilmeyen bir Sevgililer günü, insanlar sevdiklerine gül ya da kitap hediye ediyor, aynı zamanda milli kitap günü gibi bir bayram oluyor. Ya ne kadar tatlı, değil mi? Bildiğim kadarıyla (Google’dan teyit ettim) 23 Nisan’ı Barselona’dan etkilenen UNESCO Dünya Kitap Günü ilan etmiş. En çok bunu kaçırdığıma üzüldüm ve seneye, COVID 2. dalga geçmiş olursa o tarihlerde mutlaka gitmeyi planlıyorum. Zaten bu sene bir yere gidemeyeceğim gibi göründüğü için bu yılın seyahat takvimini direkt önümüzdeki yıla aktardım. Parc Güell kesinlikle gitmek istediğimiz
Okyanus soğuk oluyor Nisan ayında, o yüzden Türkiye’deki gibi denize girileceğini düşünmeyin. Ama kumsallar cıvıldıyor, kitabımı alıp kumsala uzanmayı planlıyordum 23 Nisan’da, bu planı da seneye öteledim.
Şehrin Barri Gotic bölgesi Orta Çağ mimarisinin korunduğu nadir yerlerden, o yüzden ben Barri Gotic’te gezmeye bayılıyorum. Hava da baymadığı için bisiklet de sürebiliyorum rahatça, yorulduğumda Roma döneminden kalma bir binayı manzaram yaparak bir cafeye oturup bira söylüyorum. Geleni geçeni izliyorum. Oradan tekrar bisikletime atlayıp bir parka gidiyorum, hatta Montjuic Park’a, çimlere yayılarak günü sakin ve huzurlu bir şekilde bitiriyorum.
Yazının son kısmı düş müydü, geçen yılki gezimi mi anlattım, karıştı.
Bu yazıyı yazmak bana gezmeyi daha da özletti..
Sağlıklı günler diliyorum herkese.
Anıl Uzun.