60 milyon yıllık bir tarihe tanıklık etmeye ne dersiniz?
60 milyon yıllık mistik bir bölge. Binlerce medeniyete ev sahipliği yapmış, her gittiğimde farklı duygular yaşayarak geri döndüğüm bir yer Kapadokya.
Madem hala ülkeler arası seyahat edemiyoruz, ben de rotamı bu kış için Kapadokya’ya çevirdim. Ama önce Likya yolu. Onu da bir önceki yazımda anlattım, incelemek isterseniz buradan erişebilirsiniz.
İki yıl önce Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filmini izlerken, izlemediyseniz hemen izleyim, -spoiler alert: Film Kapadokya’da geçiyor- filmi izlerken Kapadokya’ya daha önce hiç kış aylarında gitmediğimi fark ettim. Hiç karlı görmedim ben o coğrafyayı. Hemen o dönem programımda yer vardı ve Kapadokya gezisi ayarladım 5 günlük. Iç Anadolu’nun ayaz kışında gittiğim için balon turu gibi bazı aktiviteler yoktu. Sanırım bir tek balon turu yoktu, genellemeyeyim.
Kapadokya’ya uçak ile gittim, Nevşehir’e indim, araba kiralayarak bölgeye geçtim. Dilerseniz Kayseri’ye de uçabilirsiniz. Araba olması Kapadokya için şart. Geniş bir bölge, etraflıca gezmek için de arabaya çok ihtiyaç var. Uçhisar’da bir otelde kaldım. Kış Uykusu filminin çekildiği otele çok benziyordu Kapadokya’da mağara otellerin hepsi birbirine benziyor.
Hava güneşliydi şansıma ama soğuktu. Kuru soğuk. Fakat otellerin içi sıcacıktı. Ben tercih etmedim ancak spa otelde kalarak bir wellness keyfi de yaşayabilirsiniz isterseniz. Bölge volkanik olduğu için çok sayıda spa ve termal otel seçeneği var.
5 günlük gezide ilk durağım Aşk Vadisi oldu. Karlı bir Kapadokya gerçekten gezi tutkunlarının çok güzel manzaralar sunabiliyormuş. Aşk Vadisi’nde manzaraya doyduktan sonra rotamı şehre çevirdim. Avanos’a gidip Avanoslu kadınların ellerinden içli köfte yedim. Bölgedeki kadın kooperatiflerinin restoranlarını tercih ederseniz pişman olmayacağınızı garanti ediyorum. Kış mevsimi olduğu için restoranlar ve çarşı içi genellikle boştu. Daha önce yaz döneminde gittiğimde kalabalıktan bunaldığımı hatırlıyorum. O yüzden sakinlik çok iyi geldi.
Yemekten sonra arabayla gezmeye ve önüme çıkan vadilerde durmaya karar verdim. Vadiler ve peri bacalarının geçmişini bin kere okumuşsunuzdur, o yüzden detayına girmeyeceğim ama bölgenin Hristiyan geçmişinden kısaca bahsetmek istiyorum. Bölgedeki kayaların içine oyulan evler ve kiliselerde Roma İmparatorluğu baskısından kaçan Hristiyanlar için sığınak olmuş, ve önemli bir din merkezi haline getirmiş. Kapadokya’da neredeyse gördüğünüz her vadide , mağarada insanların zamanında gizlice ibadetlerini yaptığı, hatta yaşadığı mağaraları görüyorsunuz. Daha sonra bu kiliseler ya da ibadet yerleri tahrib edilmiş. Özellikle kilise freskleri çok etkileyici, daha önce hiç resmedildiğini görmediğim İsa’nın gömülme törenini, Göreme’de bir kilisenin duvarında gördüm.
Balon turları iptal olduğu için at ile gezmek istedim vadileri ancak soğuk havada bunun bir çılgınlık olabileceğine karar verdim ve vazgeçtim. Avanos’ta çanak yapımı, Türk gecesi gibi turistik aktiviteler isterseniz de yapabilirsiniz. Ben yapmadım, paramı testi kebabı yemeye ayırdım.
Akşam olunca Uçhisar’a döndüm ve çok güzel, manzaralı bir yerde testi kebabı yedim. Uçhisar zaten en uçta olduğu için her yeri manzaralı. Yalnız Uçhisar’da çok fazla otel inşaatı gözüme çarpmıştı. Bu sene gittiğimde oteller yapılmış ve bitmiş olursa çok mutlu olacağım. Genel olarak inşaat gürültüsü ve kirliliğine denk gelmeyecek olmayı umut ediyorum.
Gezimin ilk üç günü bu şekilde Göreme, Avanos, Ortahisar ve çevresinde gezerek geçirdim. 4. Günümü Ihlara Vadisi’nde trekking’ ayırdım. Bu kısmı detaylı anlatmayacağım çünkü başka bir yazıya saklamak istiyorum bu maceramı. Ancak kısaca şunları söyleyebilirim, araba ile gitti bölgeye, yanıma yürüyüşe uygun kıyafetler aldım. Bölge bir vadi olduğu için aşağı merdivenlerle iniyorsunuz ve indiğinizde iklim değişiyor. Ilıman, yemyeşil, ortasında su akan bambaşka bir bölgede buluyorsunuz kendinizi. Kesinlikle yaşamanız gereken bir deneyim.
Sonraki yazılarda görüşmek üzere.
Sevgilerimle
Anıl Uzun.